Ümit Yenişehirli yazdı: Kırk yiğidin anısına Kırkpınar

Özel İçerik

Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde pehlivanlar, 663’üncü kez kozlarını paylaşmak üzere çayırdılar. Geçtiğimiz pazartesi başlayan müsabakalar bugün sona erecek ve Altın Kemer sahibini bulacak.

İskitler “kıspet”i bulmuştu

Güreş, neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir spor. Yağlı güreş de aynı şekilde çok eski çağlarından itibaren görülmüştü. Sümer, Asur, Mısır ve Babil’de güreş yapıldığı biliniyor. Japon kavimlerinin geçmişinde de – bugün de devam eden – Suma güreşi vardı. Tarihî kaynaklarda, güreşin, Türk soyundan geldiği düşünülen kavimlerde ortak bir alışkanlık olduğu görüşü ise yaygın.

Bu kavimlerden biri olan İskitler’de M.Ö. 7’nci yüzyılda güreş karşılaşmaları vardı. İskitler, “kıspet”i ilk kullanan milletti. Bu toplumda güreş çok yaygın bir spordu. Hemen her türlü kutlama ve şölende güreş karşılaşmaları da olurdu. Her zaman savaşa hazır olma arzusu, bu mücadeleci sporun öne çıkmasını sağlıyordu. Batı Avrasya ve Orta Asya’da güreş, “köraş, khuresh, kurash” adlarıyla da biliniyordu.

Ortodoks rahiplerin yağlı güreşi

Hıristiyanlık’ta zeytinyağının özel bir önemi vardı. İncil’in değişik pasajlarında mutfakların vazgeçilmez gıdasından bahsedilmekteydi. Bu nedenle de zeytinyağı, dini ve sembolik anlamlar taşımaktaydı. Ortodoks Azizler Günü’nde, çoğunluğu papaz olan güreşçiler, binlerce seyircinin önünden geçtikten sonra kendilerine zeytinyağı sürer, sonra da güreşlere başlardı. Karşılaşmalar, meydanda tek güreşçi kalıncaya kadar devam ederdi.

Peygamber Efendimiz de güreşmişti

İnsanın hem ruh hem de beden sağlığını önemseyen, dolayısıyla ruh ve beden eğitimine değer veren İslamiyet, çeşitli hükümlerle sporu teşvik etmişti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), özellikle yüzme, okçuluk, binicilik ve güreşi tavsiye etmekteydi. Resulullah ayrıca, bizzat güreşmişti de.

Hz. Peygamber, Rükâne bin Abduyezid ile birkaç kez güreşmişti. Peygamber Efendimiz, tebliğde bulunduğu Rükâne bin Abduyezid’den, güreşmelerini istemiş, kendisine yenilmesi halinde de İslam’ı kabul etmesini talep etmişti. Rükâne de “Ya Muhammed, eğer beni yıkacak olursan, sana iman ederim.” diye karşılık vermişti. Bunun üzerine Rükane, Peygamber Efendimiz’le güreşe tutuşmuş, yenilince de – kimi kayıtlara göre biraz daha sonra – İslam’la şereflenmişti.

Bu arada, bazı zayıf rivayetlerde, Hz. Peygamber’in birkaç güreş daha yaptığından da bahsedilmekteydi. Ayrıca, torunları Hz. Hasan ile Hüseyin’in de Peygamberimizin huzurunda güreş tuttukları zikredilmişti. Bu güreşlerin birinin sonunda, Peygamber Efendimiz’den rivayet edilen hadis ise şöyleydi: “Gerçek babayiğit, güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olan kimsedir.”

Kırk yiğidin anısına Kırkpınar

Anadolu’da Müslüman Türklerin bu sporla ilgisi ise onuncu yüzyılın başından itibaren görülmeye başlamıştı. Türkmenlerin batıya gelişleriyle birlikte, Yunan-Rum panayırlarındaki şölenlerin benzerleri Türkler arasında da yaygınlaşmış, güreş de bu şölenlerin bir parçası olmuştu. Zaman içerisinde Pehlivan Tekkeleri de kurulmuştu. Güreşçiler burada, hem dinî bilgileri alıyor hem de sistemli antrenman ve müsabakalar gerçekleştiriyorlardı.

1357 yılında ise Orhan Gazi’nin Rumeli’yi fethetmek için düzenlediği seferler esnasında, oğlu Süleyman Paşa, Edirne’yi bir süreliğine ele geçirdikten sonra, şehir civarında keşif akınına çıkmıştı. Öncü olarak yol alan 40 asker geri dönerken, bugün Yunanistan’ın topraklarında kalan Samona’da mola vermiş, dinlenirken de vakit geçirmek için güreşe tutuşmuşlardı. Saatlerce süren güreşler neticesinde askerlerin büyük bölümü güreşlerini tamamlarken, adları Ali ile Selim olan kardeşler ise yenişememişti. Meşaleler ışığında gece de güreşmelerine devam eden iki asker, sonunda solukları kesilerek oldukları yerde can vermişti.

“Kırmızı Dipli Mum”

Edirne’deki güreşler geleneksel hale dönüşüp, hazırlıkları kapsamlı hale gelirken, Türkçe de bir deyim kazanmıştı: “Kırmızı dipli mumla çağırmak.” Yani, birini çok isteyerek, ısrarla bir yere davet etmek. Kırkpınar ağaları, Mart ayı başından itibaren köylere, kasabalara, şehirlere “Mühürlü Kırmızı Dipli Mum” göndererek, panayırın ne zaman açılacağını, güreşlerin hangi tarihte yapılacağını bildirirlerdi. Kırmızı dipli mum, bildiğimiz parafin mumların dip tarafına kırmızı boya sürülmüş olanıydı. Kırmızı dipli mumlar, köy ve kasabaların kahvelerinin yüksekçe bir yerine asılır, böylece civardaki herkes Kırkpınar’a davet edildiklerini anlardı.

Kırkpınar Yunanistan’da kalınca güreşler için yeni yer belirlendi

Kırkpınar güreşlerinde yağın kullanılmasının iki amacı bulunmaktaydı. Bunlar, tutuşlardan kaynaklanan yaralanmaları en aza indirmek ve oyunun olabildiğince uzamasını sağlayacak şekilde rakibi yere düşürmeyi zorlaştırmaktı.

Kırkpınar güreşleri; 1877-1878 Türk-Rus Savaşı ile müteakiben 1879-1881 yılları arasındaki kargaşa dönemi ve 1912-1913 Balkan Savaşı, 1913 Bulgar işgali, 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı ile 1919-1922 işgalleri nedeniyle yapılamamıştı. Lozan Antlaşması sonrası Kırkpınar’ın yeri Yunanistan sınırları içinde kalınca da güreşler, Kapıkule yakınındaki Viran Tekke denilen yerde yapılmıştı. İlerleyen yıllarda ise güreşlerin yeri bir kez daha değiştirilerek, bugünkü Sarayiçi’ne taşınmıştı.

1975’ten sonra zaman sınırlaması getirildi

Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında, bir süre Çocuk Esirgeme Kurumu yararına düzenlenen Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nin Ankara, İstanbul ve İzmir’de de yapılması kararlaştırılmıştı. CHP ve Halkevleri’nin ortaklaşa organizasyonuyla düzenlenen bu müsabakalar, Kırkpınar’a atıfla gerçekleştirilmişti.

1975 yılına kadar karşılaşmalar için zaman sınırlaması yokken, bu tarihten sonra ise müsabaka süresi 40 dakika ile sınırlandırılmıştı. 2010 yılında Kırkpınar Güreşleri, “Kırkpınar Yağlı Güreşleri Festivali” adı ile “UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi”ne alınmıştı. Öte yandan, Guinness Dünya Rekorları Kitabı da 2018 yılında organizasyonu, dünyanın sürekli onaylanan en eski spor yarışması olarak tescil etmişti.

– Ender Bilar, “Kırkpınar Yağlı Güreşleri Festivali Almanağı”

– Yavuz Ünal, TDV İslam Ansiklopedisi, “Rükâne b. Abdiyezîd” maddesi

– Evgeniy Bakhrevskiy, “Yağlı Güreşin Tarihi”, Etnospor ve Geleneksel Sporlar Uluslararası Dergisi, 2019

– Irgit Krawietz, “Geleneksel Türk Yağlı Güreşlerinin Sportifleştirilmesi ve Miraslaştırılması”, Uluslararası Spor Tarihi Dergisi, 2012

Author: Seher Alp

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir